Hipnoz, psikolojiye göre, telkine yatkınlık gösteren bir tür suni uyku yâda uyku-uyanıklık arası haldir. Kavramı ilk kullanan, yunan mitolojisindeki uyku tanrısının adından esinlenen İskoç hekim S. James Braid’dir.
İlk zamanlar sihirbazlık veya büyücülüğün bir dalı şeklinde görülen hipnotizma bilim çevrelerince önceleri mesmerist bir uygulama sanılarak aşağılanmışsa da, 19. çağın sonlarında kimi psikoloji çevrelerinin, özellikle salpetrier ve nancy ekollerinin reddetmek yerine fenomene bilimsel araştırıcılıkla yaklaşıp, fenomeni ilmi deneylerle sistemli bir şekilde incelemesi sonucunda, hipnoz bilim alanındaki yerini almıştır.
Hipnoz, ruh ve gövde ilişkisinin gevşemesi sonucunda oluşan bir degajman halidir.
Hipnozun kullanım alanları
Günümüzde spiritüalizmde ve parapsikolojide kullanılmasının yanı sıra, psikoterapide, kriminolojide ve sancısız doğum, sancısız diş çekme, yabancı dili çabuk öğrenme benzer biçimde çeşitli sebeplerle birçok alanda kullanılan bir yöntemdir.
Ek olarak uluslararası istihbaratta da kullanıldığı ileri sürülmektedir. Manyetik hipnozla yapılan tedavi sistemine ve uzmanlık alanına kimi ülkelerde biyoterapi adı verilmektedir. Bir başka uyku türüne ilaçla (enjeksiyonla) uyku denilmektedir fakat bu uyku yöntemi metafizikçilerle, bilinen hipnoz şekilleri kapsamında ele alınmadığı benzer biçimde, bu uyku hâli de hipnoz olarak ele alınmaz.
Beslenme düzeni bozukluklarında, motivasyon/özgüven eksikliklerinde ve kg problemlerinde hipnoz yardımcı tedavi olarak kolaylıkla kullanılır.
Hipnozun derinlik derecelerine ve özelliklerine göre farklı çeşitleri vardır. Başlıca üç hipnoz hâli vardır:
* Letarji (şarm, telkin, inangaçlık hâli): Neo-spiritüalizm, hipnozun bu aşamasını “kendiliğinden imajinasyon” aşaması olarak görür. Hipnozun bu hâlinin en bariz özelliği süjenin telkine şuursuzca yatkınlık özelliğidir. Bu hâldeki süjede telkin kanalıyla, beş duyuyu ilgilendiren hipnotik halüsinasyonlar yaratabilir.
* Katalepsi (donma hâli): Süjenin gözleri açık olmakla birlikte, kasları donma denilen derecede uzun zaman sabit kalır. Organlarını bırakıldığı konumda tutar. Çevredeki gürültüleri duymamakla birlikte, müzikten etkilendiği saptanmıştır. Telkin alma yeteneği azaldığından, emirler cevapsız kalır. Hipnozda tehlikeli bir safhadır. Hastanın uyandırılamaması söz mevzusudur. Hipnozitör, hipnozun bu safhaya geçmesine müsaade etmez.
* Somnambülizm (uyurgezerlik hâli): Süje kendisi üzerindeki kontrol yeteneklerini birazcık daha bilgili ve kapsamlı olarak yeniden kullanmaya başlar. Telkin doğrudan doğruya olanaklı değildir, ancak ikna yoluyla olanaklıdır. Süjede olağan hâlde görülmeyen bir zekâ ve muhakeme yeteneği belirir. Bu şuur hâli ‘superconscience‘ olarak adlandırılmıştır. Somnambülizm hâli de emarelerine ve derinlik derecelerine göre kendi içinde sınıflara ayrılır. Hipnozdaki bu yapay somnambülizm hâli “doğal uyurgezer” denilen insanlarda kendiliğinden oluşmaktadır ki doğal uyurgezerler bu hâldeyken zekâ gerektiren kompleks faaliyetlerde bulunabilirler fakat uyandıktan sonrasında, yapmış oldukları bu faaliyetlerin hiçbirini hatırlamazlar.